OSMANLI DEVLETİNDE ENFLASYON MESELESİ
Günümüz tarihçiliğinin en çok tartışılan
konularından biri hiç şüphesiz Osmanlı Devletinin ekonomi sisteminde enflasyon
olup olmadığıdır. Bu konuda bazı iktisatçı ve tarihçiler Osmanlıda enflasyon
olmadığı yönünde görüş bildirirken bazıları ise tam tersine Osmanlıda
1450'lerden yıkılana kadar geçen sürede her zaman enflasyonun var olduğunu
ileri sürmektedir. Peki ama meselenin aslı neydi? Gerçekten iddia edildiği gibi
Osmanlıda enflasyon var mıydı yoksa yine bazı bilim insanlarının iddia ettiği
gibi enflasyon hiç olmamış mıydı? Şimdi gelin birtakım veriler eşliğinde
meseleyi açıklığa kavuşturmaya çalışalım.
Osmanlı Devletinde ilk para
1326 yılında Orhan Bey tarafından bastırılmıştır ve devlet metal para sistemini
kullanmaktadır. Dolayısıyla piyasada sınırlı miktarda para bulunmaktadır. Bu da
Osmanlıda enflasyon olmadığı görüşünde olanların en çok başvurduğu
argümanlardan biridir. Çünkü metal para sistemleri içinde enflasyon
barındırmaz. Piyasada para miktarı sınırlıdır. Enflasyon olması için para
miktarını arttırmak gerekir ki bu da o kadar kolay bir şey değildir. Zira bunun
için ülkede ki değerli madenleri arttırmak gerekir. Burada sorulacak soru şudur: Gerçekten
de Osmanlıda enflasyon hiç görülmemiş midir? Tabiki de hayır. Bütün
devletlerde olduğu gibi Osmanlıda da enflasyon görülmüştür. Bunun da
sebebi yine devletin kendi uygulamalarıdır. Yani tağşiştir. Peki tağşiş
nedir? Tağşiş; paranın değerli maden içeriğinin azaltılmasıdır. Günümüz
tabiriyle ifade edecek olursak devalüasyondur ve bütün devalüasyon
konjonktürlerinde fiyat artışları yani enflasyon görülür. Bir örnekle tağşişi
açıklamaya çalışalım. Osmanlı Devletinde 1584 yılına kadar 100 dirhem gümüşten
450 akçe kesilirken 1584 yılında aynı miktar gümüşten 480 akçe kesilmeye
başlanmıştır. İşte buna tağşiş denir. Bu olay piyasada enflasyona neden olur.
Yani insanların satın alma güçlerinde azalmaya sebep olur. Fakat Osmanlıda
böyle bir durum söz konusu olmamıştır. Çünkü nominal ücretler enflasyon
durumlarında enflasyondan daha fazla artmıştır. Bu da bize reel ücretlerde bir
artış olduğunu gösterir. Örneğin; ülkede %3 enflasyon varsa ve nominal ücretler
%5 artmışsa bu %2lik bir reel ücret artışı demektir. Başka bir örnekle durumu
açıklayacak olursak Osmanlı Devletinde 1450 den 1900'lere kadar geçen 4,5
asırlık dönemde fiyatlar yaklaşık olarak 300 kat artmıştır. Bunun da
ortalamasını alırsak %2-3 arasında bir enflasyon rakamı çıkar ki bu da günümüzle
kıyaslandığında önemsenmeyecek kadar küçük bir rakamdır. Zira yine aynı
dönemlerde yukarıda bahsettiğimiz gibi nominal ücretler fiyat hareketlerinden
daha fazla artmıştır. Yani bir günlük yevmiyesiyle inşaat işçisi düz bir işçi
bütün ihtiyaçlarını rahat bir şekilde karşılarken yine inşaat işçisi bir usta
ise bir günlük yevmiyesiyle bütün ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra üstüne
parası da artmaktadır. Yine aynı dönemde Avrupa halkının refah düzeyiyle
Osmanlı halkının refah düzeyini karşılaştırdığımızda hemen hemen aynı
seviyelerde bir refah düzeyi ortaya çıkar ki bu açıdan olaya baktığımızda 1.
grubun söylediklerinde haklı olma ihtimali vardır. Çünkü Osmanlı halkı
enflasyondan devletin uyguladığı politikalar sayesinde etkilenmemiştir. Diğer
taraftan bu durum küçük rakamlarda da olsa Osmanlı da enflasyon olduğu
gerçeğini göz ardı etmemizi gerektirmez. Çünkü devletin uyguladığı tağşişler
sayesinde de olsa Osmanlıda piyasada para miktarının çoğaltılmasından dolayı
bir enflasyon vardır. Fakat devletin buradaki asıl amacı halkını sıkıntıya
sokmak değil hazinesine gelir sağlamaktır. Peki ama %2-3 civarında bir
enflasyon rakamı Osmanlı Devleti gibi 300 yıl 3 kıt'aya hakim olmayı
başarabilmiş bir devletin yıkılmasına sebep olabilir mi? Tabiki de hayır. Çünkü
Osmanlı Devleti 16,18 ve 19. yüzyıllarda iktisadi açıdan tam bir genişleme
dönemi içindedir. Bir fikir oluşturması açısından durumu bir takım veriler
ışığında açıklayacak olursak Osmanlı Devletinin 16. yüzyılda yaptığı
fetihlerden dolayı tımar sayısı artmıştır. Aynı dönemde nüfus artışının da
olduğunu göz önünde bulundurursak Osmanlı Devletinin yeni tımarları
işleyecek insan bulmakta sıkıntı yaşamadığını söyleyebiliriz. Bu dönemde
Osmanlı Devletinin gelirleri giderlerinin 10 katıdır. Yani devletin 1 milyon akçe
gideri varsa 10 milyon akçe geliri vardır ki bu da 9 milyon akçelik bir bütçe
fazlası demektir. Yine 19. yüzyılda kamu maliyesi açısından olaya baktığımızda
devlet bu dönemde esham uygulamasıyla diğer yüzyıllarda yani 15,16,17 ve 18.
yüzyıllarda elde etmiş olduğu vergilerin 15 katı kadar vergi toplamıştır. Bu
kadar büyük bir ekonominin %2-3 civarında bir enflasyon rakamından etkilenip
yıkılmış olması pek mümkün gözükmemektedir. Kim bilir belki de onlar haklıdır.
Kimin haklı olduğunu zaman gösterecektir. Bize düşen şu anda sadece beklemek...
KAYNAKLAR:
Ahmet TABAKOĞLU, Türkiye İktisat Tarihi
Mehmet GENÇ, Osmanlı İmparatorluğunda
Devlet ve Ekonomi
Şevket PAMUK, 100 Soruda Osmanlı-
Türkiye İktisadi tarihi
Yorumlar
Yorum Gönder