ORTADOĞU'DA İKTİSAT VE DİN ALGISI
Din olgusu
Ortadoğu'da ilk defa Arap yarımadasında Müslümanlığın ortaya çıkması ve
Kur'anın inmeye başlamasıyla birlikte iktisadın içine eklemlenmiş ve ondan
ayrılamaz bir bütün haline gelmiştir. Öyle ki iktisadi politikalar Kur'an
ayetlerinden yola çıkılarak oluşturulmaya başlanmış ve bu ayetler Ortadoğu'da
iktisadi hayata yön verir hale gelmiştir. Örneğin; bu sistemde Kur'anın 'riba
haramdır' ayeti gereğince faiz toplumda tefeciliğin oluşmasını engellemek ve
elinde parası olan insanların haksız yere başkalarının sırtından para
kazanmalarını önlemek amacıyla yasaklanmıştır. Dinin iktisada bir diğer
etkisini görmek için istihsal ve istihlak alanlarına bakmak yeterli olacaktır.
Örneğin; Müslüman bir toplumda tüketiciler israf haramdır anlayışı
gereğince ihtiyacından daha fazla ürünü tüketemezler iken yani herkes kendi
ihtiyacı kadar tüketim maddesi alırken , üreticilerde toplumun ihtiyacı olandan
daha fazlasını üretemediği gibi daha fazla üretmek için gerekli olan hammaddeyi
yapılan kontrollerden dolayı da temin edemezlerdi. Dinin ekonomi üzerindeki
etkisini ekonominin çeşitli alanlarında görmek mümkündür. Kar oranları üzerinde
, mülkiyet hakkı üzerinde,servet birikimi üzerinde v.s. Söz gelimi
müslüman bir toplumda en yüksek kar oranı %18 dir ve kimse bu oranlardan
daha fazla kar edemez. Yine aynı toplumlarda toprak üzerinde rakabe denilen
soyut devlet mülkiyeti anlayışı vardır. ve yine Kur'anın ' Arkadan
çekiştirmeyi,yüze karşı eğlenmeyi ,başkalarını ayıplamayı ve servet
biriktirip onu saymayı adet edinenlere yazıklar olsun! O malının kendisini
ebedi kılacağını mı zanneder? Hayır! Andolsun ki o, hutameye atılır.
Hutamenin ne olduğu sana söylendi mi? Allah'ın tutuşturulmuş, yandıkça
tırmanıp,kalplerin ta üstüne çıkan ateşidir. Onlar bu ateşin içinde direklere
bağlanmışlar ve o haldeler iken kapılar üzerlerine kapatılmıştır'' ayeti
gereğince servet birikimi yasaklanmış, toplumun görece zengin olanları bu
zenginliklerinin bir bölümünü vakıflar aracılığı ile görece düşük gelirli
olanlara aktarmışlardır. Yine zenginlerden %2,5 oranında alınan zekat sayesinde
toplumda düşük gelirliler lehine bir gelir artışı sağlanmıştır. Görüldüğü
gibi dinin iktisat üzerinde önemli bir etkisi vardır ve bu etki 20. yüzyılın 2.
yarısına kadar Anadolu'da da etkisini sürdürmüştür. Örneğin; Osmanlıların temel
iktisadi politikası olan ithalatı arttırmak, ihracatı azaltmak hatta kimi
zamanlarda sıfırlamak anlayışını da din olgusu şekillendirmiştir. bu
politikaya şekil veren olgu ise 'vediatullah' anlayışıdır. Bu anlayışa göre 'Reaya,
Allah'ın Padişah'a emanetidir.' Yani devlet başkanının görevi halkın
refahını arttırmaktır. Bu yüzden Osmanlı devleti ithalatını arttırmış,
ihracatını azaltmıştır. Diğer yandan ülkede yetişen ürünler de toplumun
tamamının ihtiyacını karşılamaya yetmeyecek kadar azdı. Herkesin refah
düzeyinin eşit olması için devlet bu politikayı benimsemiş ve bu politika
Osmanlı ekonomisinin kalkınmasını sağlamıştır. Fakat 1950'ler den sonra Türkiye
'de yavaş yavaş açık ekonomi modeline geçilmesiyle birlikte paranın her şeyin
belirleyicisi olma konumuna geçmeye başlaması din olgusunu 2. plana atmış ve
din iktisat üzerindeki etkinliğini kaybetmiştir. Bu durum Türkiye ekonomisi
üzerinde ciddi sorunlar oluşmasına neden olmuştur. Sonuç olarak bu
sorunlardan kurtulmak için liberal iktisat politikalarından vazgeçip tekrardan
dinin egemen olduğu politikalara dönmek gerekir.
KAYNAKLAR:
A. Mesud
Küçükkalay: iktisadi Düşünce Tarihi
Sezai Karakoç:
islam Toplumunun Ekonomik Strüktürü
Yorumlar
Yorum Gönder