AŞK NEDİR

Bak yine ben geldim. Bir kaç gündür olduğu gibi. Hani geçen sefer sormuştun ya bana aşk nedir diye işte onun cevabını vermeye geldim. Bilir misin bilmem ama ilk duyduğumda beni derinden etkileyen cariyenin aşk hikayesini  anlatayım sana da dinle: ''- Yavuz Sultan Selim , Mısır'ı fethettiğinde iradeyi eline almak ve kendi hakimiyetini yerleştirmek için bir süre daha orada kalmış. O sırada da bir çadırda kalıyormuş. Çadırı temizleyen, süpüren, yemeği yapan bir cariye varmış ki Yavuz Selim han çadırından çıkınca cariye geliyor, akşama kadar çadırı temizliyor, yemekleri yapıyor, ardından gidiyor, akşam olunca da Yavuz Selim Han çadıra dönüyormuş. Cariye bir gün nasıl olduysa birkaç defa Yavuz Sultan Selim Han'ı görmüş ve ona aşık olmuş ama ümitsiz bir aşk. Zira bir tarafta koskoca cihan padişahı ve halife-i ruyi zemin diğer tarafta basit Mısırlı bir cariye. Fakat cariyenin aşkı dayanılmaz boyutlara ulaşıp da kalbine sığamaz hale gelince ne yapacağını bilemez halde halifeye açılmaya karar vermiş. Lakin, aradaki uçurum cariyeyi iyice çıkmaza sokuyor, kararsız hale getiriyormuş. Bir yandan aşkının inanılmaz baskısı diğer yandan aradaki devasa farkın kendini engellemesi arasında bocalayan cariye halifenin karşısına çıkma cesaretini kendinde bulamadığından yazıyla ilanı aşk ilan etmeye karar vermiş ve sadece üç kelimelik bir not yazarak halifenin yatağına bırakmış. Notta şöyle yazıyormuş: ''- Derdi olan neylesin?'' Akşam çadıra gelip de yatağının üzerinde küçük kağıt parçasını bulan Yavuz Selim Han kağıdı okuyunca bu notu yazanın çadırını temizleyen cariye olduğunu anlamış ve kağıdı çevirip arkasına cevabını yazmış. ''- Derdi neyse söylesin.'' Kağıdı sabah aynı yere bırakmış, çıkmış gitmiş. Bir müddet sonra cariye temizlik için çadıra geldiğinde ilk iş olarak kağıdı aramış. Kağıt koyduğu yerde duruyormuş. Kaparcasına kağıdı alıp okuduğunda heyecanı bir kat daha artmış. Halife'nin cesaretlenen cariye kağıdı çevirmiş ve önceki notunun altına bir cümle daha eklemiş. ''-  Korkuyorsa neylesin?'' Akşam olmuş, halife çadıra dönmüş. Kağıdı okumuş ve kendi cevabının altına bir cevap daha yazmış. ''- Hiç korkmasın, söylesin.'' Sabah bu cevabı okuyan cariye vermiş kararını artık. Aşkını o akşam halifeye söyleyecek. Ne olacaksa olsun artık demiş ve o gün temizliği bitirdiği halde gitmemiş, halifeyi beklemeye başlamış. Yavuz Sultan Selim Han akşam çadıra dönünce cariyeyi kendisini beklerken bulmuş. Cariye, halifeyi görünce hemen ayağa kalkmış, temennaya durmuş. Yavuz Selim Han :''- Buyurun, sizi dinliyorum'' deyince, cariye bütün cesaretini toplamaya çalışırken, titreyen ellerini gizlemek için, elleriyle dirseklerini tutarak kollarını kavuşturmuş, heyecandan yüzü kıpkırmızı kesilmiş, kalbi yerinden fırlarcasına atarken titrek ve mahcup bir sesle ''- Efendim!'' demiş, '' cariyeniz size...'' ve cümlesini tamamlayamadan yığılmış kalmış olduğu yere. Kalbine sığmayan, sığamayan aşkını söyleyemeden ruhunu teslim etmiş cariye. Cariyenin bu tertemiz aşkı karşısında koca halife etrafındakilere dönerek gözyaşları içerisinde şu irade-i kelamda bulunmuş. ''- Gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin. Zira aşık maşukunun yolunda olur ve o yolda ölür''  İşte aşk budur… 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

OSMANLI İKTİSADİ DÜNYA GÖRÜŞÜ VE TEMEL İLKELERİ

OSMANLI DEVLETİNDE ENFLASYON MESELESİ

AYAĞA KALK