EY SEVGİLİ!

Aslında ben daha 6 yaşındayken başlamıştı bizim hikâyemiz. İlk defa o zaman babamla birlikte devrin en büyük âlimlerinden birini ziyarete gittiğimizde o âlimin benim senin Fatih’in olacağımı söylemesiyle birlikte başlamıştı sana karşı olan aşkım. O günden itibaren her an, her dakika, her saniye seni düşünmeye başlamıştım. Geceleri seninle yatıp sabahları seninle kalkar olmuştum Rüyalarımda bile seni görüyordum. Bu aşk öyle bir hal almıştı ki bende nereye ve kime baksam seni görüyordum onda. 12 yaşındayken ilk defa babamın yerini aldığımda seni ele geçirmek için kafamda planlar kurmaya başlamıştım. N e yazık ki bu planları hayata geçirmeyi babamın yakın adamlarının bana oynadığı oyunlar nedeniyle 19 yaşında ikinci defa babamın yerine geçinceye kadar ertelemek zorunda kalmıştım. İkinci defa babamın yerini aldığımdaysa seni ele geçirmek için yıllardır kafamda tasarladığım planları daha da geliştirmiştim. Fakat bunlardan kimseye bahsedemiyordum. Bahsedemezdim de. Çünkü ‘sırrımın bir tekini sakalımın bir teli bile vakıf olsa onları kökünden kesmem gerekirdi’ düsturuyla yetiştirilmiştim ben. Ve bu planları başka birine anlatsaydım eğer kendi elimle seninle araman büyük bir set çekmiş olurdum. Aşkın öyle bir hal almıştı ki bende bu aşk yüzünden geceleri uyuyamaz hale gelmiştim. Yemeden içmeden kesilmiştim. Sen benim ömrüm gibiydin. Sen yokken sanki ben yaşamıyordum ve 21 yaşında sana sahip olmak için planlarımı gerçekleştirmeye koyuldum. 53 gün boyunca seni kuşatma altına aldım ve her gün senin Fatih’in olmayı bana nasip etmesi için ellerimi açıp Allah’a yakardım ve sonunda Allah dualarımı kabul edip seni bana bağışladı. Senin Fatih’in olmayı bana nasip etti. Evet, sen İstanbul’dun bense senin Fatihin. Allah kıyamete kadar bizi birbirimizden ayırmasın inşallah.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

OSMANLI İKTİSADİ DÜNYA GÖRÜŞÜ VE TEMEL İLKELERİ

OSMANLI DEVLETİNDE ENFLASYON MESELESİ

AYAĞA KALK