Kayıtlar

Ocak, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KAFKA’NIN DÖNÜŞÜMÜ ÜZERİNDEN SANAYİ DEVRİMİ İNCELEMESİ

Dönüşüm adlı eserinde tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişi anlatan Kafka bu geçiş sürecinde toplumda ne gibi değişiklikler meydana geldiğini ve toplumu oluşturan insanların ruh yapısının nasıl şekillendiğini incelemiştir. Eserde Gregor Samsa üzerinden sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan gelişmeleri anlatan yazar endüstri devrimiyle birlikte kırdan kente göçün başladığını, bu göçün aynı zamanda endüstri devriminin bir sonucu olarak şehirleşmeyi arttırdığını yine şehirleşme sonucu ulaşım ağlarının gelişmeye başladığını anlatmaktadır. Bunu Gregor Samsa’nın ağzından söylettiği şu sözlerden anlıyoruz. ‘Aman tanrım, ne kadar da yorucu bir uğraş seçmişim meğer! Günlerim hep yolculuk etmekle geçiyor. İşin bu yanı mağazadaki asıl masabaşı işine oranla çok daha yıpratıcı, üstelik yolculuğun benim için bir de aktarma trenlerin peşinden koşmak, düzensiz ve kötü yemeklere yargılı olmak, insanlarla sürekli değişen, asla süreklilik kazanmayan, hep içtenlikten uzak ilişkiler kurmak zorunluluğu...

EY SEVGİLİ!

Aslında ben daha 6 yaşındayken başlamıştı bizim hikâyemiz. İlk defa o zaman babamla birlikte devrin en büyük âlimlerinden birini ziyarete gittiğimizde o âlimin benim senin Fatih’in olacağımı söylemesiyle birlikte başlamıştı sana karşı olan aşkım. O günden itibaren her an, her dakika, her saniye seni düşünmeye başlamıştım. Geceleri seninle yatıp sabahları seninle kalkar olmuştum Rüyalarımda bile seni görüyordum. Bu aşk öyle bir hal almıştı ki bende nereye ve kime baksam seni görüyordum onda. 12 yaşındayken ilk defa babamın yerini aldığımda seni ele geçirmek için kafamda planlar kurmaya başlamıştım. N e yazık ki bu planları hayata geçirmeyi babamın yakın adamlarının bana oynadığı oyunlar nedeniyle 19 yaşında ikinci defa babamın yerine geçinceye kadar ertelemek zorunda kalmıştım. İkinci defa babamın yerini aldığımdaysa seni ele geçirmek için yıllardır kafamda tasarladığım planları daha da geliştirmiştim. Fakat bunlardan kimseye bahsedemiyordum. Bahsedemezdim de. Çünkü ‘sırrımın bir tekin...

OSMANLI İKTİSADİ DÜNYA GÖRÜŞÜ VE TEMEL İLKELERİ

Osmanlı Devleti merkantilist dönemde merkantilist politikanın tam aksi yönde sayılabilecek bir politika izlemiştir. Bu politikaya göre devlet ithalatını artırmış, ihracatını sınırlandırmış hatta bazı zamanlarda sıfırlamıştır. Bu politikaya yön veren dünya görüşü ise ''Vediatullah'' tır. Yani reaya Allah'ın padişaha emanetidir. Başka bir deyişle padişahın görevi Allah'ın kullarının refahını artırmaktır. Örnek vererek politikayı açıklayacak olursak söz gelimi 16. yüzyılda İstanbul'un nüfusunun 600.000 civarında olduğunu düşünürsek ve İstanbul'un Avrupa'nın en büyük dünyanın da muhtemelen 3. büyük şehri olduğunu ve ülkede üretilen ürünün nüfusun tamamının ihtiyacını karşılamaya yetmediğini göz önünde bulundurursak Osmanlı Devletinin bu politikasının ne kadar doğru olduğunun farkına varabiliriz. Yani birtakım kimselerin iddia ettiği gibi Osmanlı Devletinin bu politikası yanlış bir politika olmayıp Osmanlı Devleti bu yüzden de yıkılmamıştır. Hatta bu pol...